Uzamış Yas Terapisi
Yazılı & Online Yas Destek Programı
Kayda ait yazılı metni aşağıda bulabilirsiniz.
Ölüm, hepimizin istisnasız şekilde başından geçen bir yaşam olayıdır. Kaçınılmaz biçimde sevdiğimiz ya da sevmediğimiz kimseleri kaybederiz ve onların yasını tutarız.
Kaybettiğiniz kişinin kim olduğu, onunla ne kadar yakın olduğunuz, ölümün ne zaman ve nasıl gerçekleştiği ve sizin bu duruma hazırlıklı olup olmadığınız gibi birçok durum kayıp sonrası yas sürecinizin nasıl olacağına yönelik belirleyicilerdir.
Yas sürecine dair görüş bildiren kuramcılardan birisi William Worden'a göre kayıp yaşamış kişiler aslında aktif bir süreç içerisindedirler ve gerçekleştirdikleri bazı yas görevleri ile bu süreci sağlıklı bir şekilde tamamlayabilirler. Sevdiği bir kimseyi kaybeden ve onun yasını tutan bir çok kişi zaten doğal akışında bu görevleri yerine getirir ve yasını uygun şekilde yaşayabilir. Worden, dört temel yas görevinden bahsetmektedir.
Kaybın Gerçekliğini Kabul Etmek
Şüphesiz ki sevdiğiniz bir kimseyi kaybetmek yaşamımızdaki en önemli hayat olaylarından birisidir. Bu kişi eşiniz, çocuğunuz, anne-babanız ya da çok yakın bir arkadaşınız, bir aile üyeniz olabilir. Böyle birinin kayıp haberini almak, hepimiz için çok ağırdır. Diğer bütün kayıplardan farklıdır. Zaman durur. İnanmak istemeyebiliriz. Durumun gerçekliğini ve bize gelen haberleri inkâr edebiliriz. Böyle bir haber hemen herkesi şok içerisinde bırakabilir. Üstelik hiç beklemediğiniz bir kişi için beklemediğiniz bir anda geldi ise… Aslında ne zaman gerçekleşirse gerçekleşsin sevdiğimiz bir kişinin kaybı bizim için her zaman ani ve beklenmedik olacaktır. Kimse böylesine bir şeyi beklemez, gerçekleşmesini istemez. Kişi ölümcül bir hastalığın pençesinde olsa bile durum bazen böyledir. Böyle zamanlarda yaşadığınız inkâr ve şok çok olası bir durumdur ve işlevseldir esasında. Çünkü zihniniz aldığınız bu ağır haber karşısında sizi korumaya almıştır. Size kaldırabileceğiniz kadarını vermektedir.

İlk zamanlarda durumun gerçekliğini inkar etmek ve şok içerisinde olmak işlevsel bir mekanizmadır. Size yas tutmaya hazırlanmanız için gerekli zamanı verir. Örneğin ilk zamanlarda onun eşyalarına hiç dokunmamış, tıpkı yaşadığı zamanlardaki gibi muhafaza etmiş olabilirsiniz. Ancak aylar hatta yıllar sonra tıpkı o hayattaymışcasına, sanki bir gün çıkıp gelecekmiş umuduyla eşyalarının, odasının muhafaza edilmesi ne yazık ki normal bir yasın parçası olmayacaktır.
Bu durumun tam tersine ilk günden itibaren o sanki yaşamınızda hiç olmamışcasına, onu size hatırlatan her şeyi yaşamınızdan çıkarmanız da bir inkar göstergesi olabilir. Örneğin eşini kaybeden birinin, ona ait bütün eşyaları ilk gün evden çıkardıktan sonra ancak eve girmek istemesi gibi. Kaybınızın gerçekliğini kabul etmek mantıksal olarak artık onun olmayacağını bilmenin yanı sıra duygusal olarak da buna inanmaktan geçmektedir. Evet o artık yoktur ve geri gelmeyecektir…
Kaybın Acısını Yaşamak
Saatler, günler ve haftalar ilerledikçe bazı olumsuz duygular açığa çıkacaktır. Üzüntü, keder, öfke ve suçluluk gibi duygular çok yaygın olanlardır. Onu yaşatamadıkları için doktorlara, sağlık çalışanlarına, ona iyi bakamadığınızı düşündüğünüz için kendinize, ailenizdeki diğer insanlara hatta sizi yalnız bıraktığı ve sizi terk ettiği için ona bile öfkelenebilir, suçlayabilirsiniz. Elbette ki herkes kaybın acısını aynı düzeyde ve şekillerde yaşayamayabilir. Çünkü kaybımız, yasımız ve eşlik eden durumlar bizim kadar kişiseldir, bize özeldir.

Siz öfkenizi ve üzüntünüzü engellemedikçe ve rahat bir şekilde ifade edebildikçe ardındaki diğer duygular da açığa çıkacaktır. Yalnızlık, terk edilmişlik, incinmişlik … Bu dönem belki de bir yas süreci için en önemli aşamalardan birisidir. Aksi halde arka plandaki duygu ve düşünceleriniz üstü kapalı bir şekilde kalabilir ve yasınızın yaşanmasını engelleyebilir. Böyle durumlar iştah azalması, uyku sorunları ve bazı bedensel şikayetler olarak kendisini gösterebilir. Yoğun olarak yaşanan duyguların ortaya çıkarılmaya, anlaşılmaya ve ifade edilmeye ihtiyaçları vardır.
Zor bir dönemdir ve ne yazık ki toplumsal olarak kaybının üzüntüsünü yaşayan kişilere pek fazla zaman tanınmıyor. Hemen onun toparlanması bekleniyor ve geçici sözlerle avutulmaya çalışılıyor. “Olsun, daha gençsiniz yeniden çocuk sahibi olursunuz.”, “Güçlü olmalısın, annenin ve kardeşlerinin sana ihtiyacı var.”… Ne yazık ki bu gibi ifadeler kişiyi yasını yaşamaktan, kaybın acısını işlemekten uzaklaştırabilir. Hissettiklerinin ve yasının uygun olmadığını düşünebilir. Oysa onun bütün üzüntüsünü, kederini ve öfkesini uygun şekilde yaşamaya ihtiyacı vardır. Kayıpla birlikte neler yarım kalmıştır, ona ifade etmek istediği ancak söyleyemediği neler vardır geride? Bütün bunların üzerinde durulmaya ifade edilmeye ihtiyaç olacaktır.
Bazen kişiler kaybettikleri kişileri tamamen olumlu bir şekilde hatırlama eğiliminde olabilirler. Kaybedileni anımsayıp kötü hissettiklerinde kendilerini durdurup daha olumlu hatıralara ve durumlara yönelebilirler. Kaybı idealleştirmek, onu anımsatan durumlardan kaçınmak, alkol ve madde kullanımının artması gibi durumlar yine kaybın acısını ve dolayısıyla yası yaşamaktan kişiyi uzaklaştıran durumlar olabilir.
Onun Olmadığı bir Dünyaya Uyum Sağlamak
Yas sürecinde kayıp yaşamış kişileri zorlayan anacak bir o kadar da ihtiyaç duyulan konulardan birisi de kaybın olmadığı bir dünyaya uyum sağlamaktır. Evet o artık yoktur. Bir taraftan bu gerçekliği kabul etmiş, onu size anımsatan durumların üzüntü ve kederini de yaşıyorsunuzdur. Ancak, diğer taraftan günlük yaşam devam etmektedir ve bu hayat içerisinde eskiden kalan ya da yeni sahip olduğunuz birçok sorumluluğunuz olabilir. Bu iki durum arasında dengeyi bulmak yas sürecinin gidişatı açısından çok önemlidir. Belirli bir süre sonra yeni yaşama uyum sağlayıcı bazı sorumluluklarınıza dönmüş olabilirsiniz. Ancak zaman zaman size kaybınızı hatırlatan durumlarda kendinizi kötü hissedebilir, tekrar yoğun duygular yaşayabilirsiniz. Bu gelgit döngüsünde herhangi bir sorun yoktur ve gayet normaldir.
Ancak, herhangi bir tarafın ağır basması yasınızı uygun şekilde yaşamanızı engelleyebilir. Örneğin kaybınızın üzerinden birkaç yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen siz hala günlük yaşama uyum sağlamak konusunda sorunlar yaşıyor ve var olan sorumluluklarınızı yerine getiremiyorsanız, günün çoğunda kaybınız, onunla olan ilişkiniz vb. durumlarla meşgul oluyor ve üzüntü, keder, öfke ve suçluluk gibi duyguları yoğun bir şekilde yaşıyorsanız burada yas sürecinin yolunda gittiğini söylemek pek uygun olmayacaktır. Kaybınızla ilgili durumlar (ya da tam tersi günlük yaşama uyumla ilgili durumlar) ağır basmaktadır, yani yas sürecinin dengesi bozulmuştur.
Yeni yaşama/düzene uyum sağlama süreci kaybettiğiniz kişinin kim olduğuna, günlük yaşamınızda ne kadar sorumluluk alan birisi olduğuna göre değişiklik gösterebilir. Eğer kaybınız eşiniz ise ve yaşamınızla ilgili çocukların bakımı, ev işleri, alışveriş, bahçe işleri gibi birçok konuda yapılacakları yerine getiren biriyse sizin için bu uyumu sağlamak ve bu görevleri üstlenmek zorlayıcı olabilir. Ancak bir o kadar da sınırlarınızı ve yaşamda nelerin üstesinden gelebileceğinizi görmek adına bir fırsat olacaktır. Belki hiç beklemediğiniz konularda yeterli ve becerili birisi olduğunuzu fark edebilirsiniz.
Yaşanan önemli kayıplar günlük yaşama uyum sağlamayı zorlaştırmasının yanı sıra, kendinize ve dünyaya ait düşüncelerinizde de önemli değişikliklere sebep olabilir. Şu an kendinizi nasıl birisi olarak görüyorsunuz? Dünya sizin için nasıl bir yer? Onun ölümünü yeterince kontrol edemediğiniz, engelleyemediğiniz ve artan sorumluluklar nedeniyle kendinizi çaresiz, yetersiz birisi olarak görüyor musunuz? Artık kimsenin sizi onun kadar sevmeyeceğini ya da kimsenin sizi yeterince koruyup kollayamayacağını, arkanızda duramayacağını düşünüyor musunuz? Dünya sizin için ne derecede güvenli bir yer?
Hepimiz genel olarak dünyanın güvenli bir yer olduğu, kendimizin de iyi şeyleri hak eden insanlar olduğumuz varsayımıyla hareket ederiz. Başımıza kötü şeylerin gelmeyeceğini varsayarız. Ancak, sevdiğimiz kişinin yaşamını yitirmesi bu varsayımlarımızı yerle bir edebilir. Çok sevdiği birisini kaybetmiş bir kişi için yönünü kaybettiğini hissetmesi pek alışılmadık bir durum değildir. Ancak, yaşam devam etmektedir ve toparlanmak, yeniden inşa etmek ve yaşama yeni anlamlar kazandırma zamanıdır. Tıpkı binaları yerle bir eden deprem sonrası binaların ve şehirlerin daha sağlam bir şekilde yeniden inşa edilmesi gibi.
Yeni Yaşam Devam Ederken
Duygusal Bağların Sürdürülmesi
Araştırmalar da göstermektedir ki insanlar kaybettikleri kişilerle duygusal bağlarını koparmamakta ve tam tersine bu bağı sürdürme eğilimindedir. Kurduğunuz yeni yaşam devam ederken, kaybettiğimiz kişiyi andığımız/hatırladığımız faaliyetlerde bulunmak ve onu duygusal olarak bizimle tutmak önemli görünmektedir. Burada sağlıklı bir yas sürecini diğerlerinden ayıran birkaç önemli nokta bulunmaktadır. Evet kaybettiğimiz kişiyi anacak faaliyetler içerisinde bulunmaya ihtiyacımız var ancak, yeni yaşamın devam etmesi de bir o kadar gereklidir. Ayrıca kaybettiğimiz kişiyi duygusal olarak yerleştirdiğimiz konumun bu yeni yaşamın sürmesine ve yeni insanların bu yaşama dahil olmasına bir engel teşkil etmemesi önemlidir.

Belirli nesne ve eşyalar direkt onunla bağ kurmanıza yardımcı olabilir. Onu yanınızda hissettirebilir. Tabi burada gerçek bir varoluştan söz etmiyoruz ya da onun varlığının tıpkı yanınızda bir sandalyede oturmuşcasına günlük kararlarınızı ya da şu anki yeni yaşamınızı etkilemesini beklemeyiz. Kafanızda sürekli “O olsa bunu severdi, böyle olmasını isterdi” tarzındaki düşüncelerle günlük basit kararlarınızı bile bu şekilde almanızdan ziyade sizin yeni yaşamınıza uygun kendi kararlarınızı vermeniz uygun olandır. Bazen eşler devam ettirdikleri bu duygusal bağ nedeniyle yaşamlarına yeni birisinin girmesini çoğunlukla istemezler.
Belirli günler ve yıllar onu anabilir, yaşamınıza kattığı değerleri, sizin yaşamınızdaki varlığını ve duygusal anlamını diğer insanlarla konuşabilir paylaşabilirsiniz. Bu tarz alışkanlıklar yaşamınızda onu duygusal olarak önemli bir yere koyduğunuzun ancak bu yerin yeni yaşama engel teşkil etmediğinin önemli göstergeleri olurlar.
Hepinize bu dört süreçte kolaylıklar dilerim.
Yararlanılan Kaynaklar
Stroebe, M., & Schut, H. (1999). The dual process model of coping with bereavement: Rationale and description. Death Studies. https://doi.org/10.1080/074811899201046
Stroebe, M., & Schut, H. (2016). Overload: A Missing Link in the Dual Process Model? Omega (United States), 74(1), 96–109. https://doi.org/10.1177/0030222816666540
Worden, W. J. (2018). Grief Counseling and Grief Therapy: Fifth Edition. Springer Publishing Company.